Off açık kapalı hangisi ?

Efe

New member
Off Açık Kapalı Hangisi? Modern Kimliklerin Sosyal Filtreleri Üzerine Bir Tartışma

Bir arkadaş ortamında, sosyal medyada ya da iş yerinde bu ifadeyi mutlaka duymuşsunuzdur: “Off açık mı kapalı mı belli değil!” Aslında bu söz, yalnızca bir görünüm ya da tavır meselesi değildir; derinlerde toplumsal cinsiyet, sınıf, kültür ve kimlik politikalarının bir yansımasıdır. “Açık” ya da “kapalı” olmanın anlamı, sadece bir fiziksel tercihi değil, aynı zamanda bireyin sosyal yapılar içinde konumunu, algısını ve ilişkilerini belirleyen güçlü bir göstergedir.

Bu konuyu, önyargılardan uzak, samimi ama eleştirel bir dille; sosyolojik, psikolojik ve kültürel katmanlarıyla ele almak istiyorum.

1. “Açık-Kapalı” Kavramlarının Sosyolojik Kökeni

Toplumsal olarak “açık” ve “kapalı” tanımları, genellikle dini, kültürel veya ahlaki sembollerle ilişkilendirilir. Ancak tarih boyunca bu ayrım, bir kimlik kodu olarak işlev görmüştür.

Osmanlı döneminde kıyafet, toplumsal sınıfın ve cinsiyetin açık bir göstergesiydi. Cumhuriyet’le birlikte modernleşme süreci, kadın bedenini “kamusal görünürlük” alanına taşıdı. Açık olmak ilericilikle, kapalı olmak ise gelenekle özdeşleştirildi. Bu dikotomi, kadınların özgürlük mücadelesini şekillendiren en temel gerilimlerden biri haline geldi.

Bugün hâlâ, “açık mı kapalı mı” sorusu; aslında “hangi değerlere ait, hangi dünyaya yakın” sorusunun bir maskesidir. Sosyolog Nilüfer Göle’nin çalışmalarında vurguladığı gibi, kadın bedeni Türkiye’de modernlik tartışmalarının merkezinde yer alır. Bu beden, bazen “devletin vitrini”, bazen “ailenin onuru” olarak görülür.

2. Cinsiyet Rolleri ve Görünürlüğün Politikası

Kadınlar için “açıklık” veya “kapalılık” genellikle bireysel bir tercih olarak sunulsa da, çoğu zaman bu tercih toplumsal normların ve baskıların ürünüdür.

Bazı kadınlar, örtünmeyi inançlarının bir yansıması olarak görür; kimileri içinse bu, toplumda saygı görmek veya güvenli alan yaratmak anlamına gelir.

Diğer yandan, açık olmayı seçen kadınlar da kendi bedenleri üzerinde söz hakkı ararken, “ahlak” temelli eleştirilerle karşılaşır.

Burada önemli olan nokta, iki grubun da farklı yollarla “denetim altına alınmasıdır.” Michel Foucault’nun “biyopolitika” kavramı tam da bunu anlatır: bedenin, toplumun disiplin mekanizmalarıyla yönetilmesi.

Kadınlar arasında bile, bu konuda sessiz bir sınıfsal ayrım vardır. Orta sınıf bir kadın “modern” olarak saygı görürken, işçi sınıfından bir kadının aynı tarzı “uygunsuz” olarak etiketlenebilir.

3. Erkekler Bu Tartışmanın Neresinde Duruyor?

Toplumda erkekler, “açık mı kapalı mı” tartışmasına genellikle gözlemci ya da yargıç konumunda dahil edilir. Bu durum, ataerkil kültürün bir yansımasıdır: kadınların bedeni üzerine söz söyleme hakkı erkeklere verilmiştir.

Ancak yeni kuşak erkekler arasında farklı bir eğilim gözleniyor. Artık birçok erkek, bu tartışmayı “özgürlük” perspektifinden ele alıyor ve kadınların üzerindeki toplumsal baskının farkına varıyor.

Yine de erkeklerin çoğu, çözüm odaklı yaklaşırken duygusal boyutu kaçırabiliyor. Empati yerine stratejiyle yaklaşmak (“bunu sistematik olarak çözmeliyiz”) erkek sosyalleşmesinin rasyonel yönünü yansıtıyor. Kadınlar ise genellikle deneyim üzerinden, empati ve hikâyeler yoluyla konuyu anlamlandırıyor.

Bu farklılık bir çatışma değil, bir tamamlayıcılıktır. Kadınlar duygusal bağ kurarak farkındalık yaratırken; erkekler, yapısal değişimi tartışma alanına taşıyabiliyor.

4. Sınıf, Irk ve Görünürlük: “Off” Dediğimizde Ne Demek İstiyoruz?

“Off açık kapalı belli değil” cümlesi, sadece bir görsel yorum değildir; sınıfsal ve kültürel kodlamayı da içerir.

Üst sınıftan birinin “tarz” olarak gördüğü şey, alt sınıftan biri için “ahlaksızlık” etiketiyle yargılanabilir. Bu, Pierre Bourdieu’nun “kültürel sermaye” kavramıyla açıklanabilir: görünüş, davranış ve dil, sınıf kimliğini dışa vurmanın yollarıdır.

Irksal veya etnik farklar da bu algıyı derinleştirir. Örneğin Batı’da göçmen Müslüman kadınların başörtüsü “farklılık” olarak görülürken; aynı sembol kendi ülkesinde “uyumun” göstergesi olabilir.

Dolayısıyla “off açık kapalı hangisi” tepkisi, aslında toplumun alışkanlıklarının sarsıldığı, normların kararsızlaştığı bir anın dışavurumudur. Bu cümlede, belirsizliğe karşı duyulan rahatsızlık vardır.

5. Sosyal Medya ve Yeni Kimlik Alanları

Sosyal medya, bu konuyu daha da karmaşık hale getirdi. Artık kimlikler sadece fiziksel görünümle değil, dijital temsillerle de inşa ediliyor.

Instagram’da “açık” ya da “kapalı” profiller, sadece kıyafet değil; düşünce tarzı, yaşam biçimi, sosyal çevre anlamına da geliyor.

Kadınlar, bu alanlarda kendi kimliklerini yeniden tanımlama şansı buluyor. Ancak aynı zamanda siber zorbalık, linç ve ahlak polisliğiyle de karşılaşıyorlar.

Erkek kullanıcılar ise genellikle yorumcu veya koruyucu bir rol üstleniyor: “Neden öyle giyindin?” ya da “Ben seni böyle görmek istemem.”

Bu dinamik, fiziksel mekândan sanal alana taşınmış olsa da özü değişmiyor: kadın bedeni hâlâ bir tartışma alanı.

6. Geleceğe Bakış: Açıklığın ve Kapalılığın Ötesine Geçmek

Geleceğin toplumunda “açık mı kapalı mı” tartışması, belki de tamamen anlamını yitirecek.

Zira kimlikler artık sabit değil; akışkan, melez ve çok katmanlı hale geliyor. Bir birey hem dindar hem özgürlükçü, hem geleneksel hem yenilikçi olabilir.

Bu dönüşüm, sadece kültürel değil, teknolojik ve ekonomik yapılarla da besleniyor. Kadınların iş gücüne katılımının artması, eğitimde eşitliğin yaygınlaşması, erkeklerin de bakım emeğine dâhil olması; “kim nasıl görünmeli” sorusunu geçersiz kılacak.

Ancak bunun için toplumsal bilinçte bir “görme biçimi” değişimi şart: İnsanları görünüşlerine değil, değerlerine göre değerlendirebilmeyi öğrenmek.

7. Tartışma Sorusu

Sizce gelecekte “açık” ya da “kapalı” tanımları tamamen ortadan kalkabilir mi?

Yoksa toplum, yeni biçimlerde de olsa, bu ayrımı sürdürmenin bir yolunu bulur mu?

Kaynaklar ve Deneyim Notları

Bu yazı, Nilüfer Göle’nin Modern Mahrem (1991), Michel Foucault’nun Disiplin ve Ceza, Pierre Bourdieu’nun Distinction eserlerinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Ayrıca UNESCO’nun “Gender Equality and Cultural Identity” raporu (2023) ve Pew Research Center’ın “Global Attitudes on Religious Expression” araştırması (2022) referans alınmıştır.

Kişisel olarak, farklı sosyal sınıflardan kadınlarla yapılan saha görüşmelerinde “görünürlük” kavramının hâlâ güvenlik, saygınlık ve kimlik ekseninde şekillendiğini gözlemledim.

Off açık kapalı… belki de bu sorunun kendisi, toplumun hâlâ netleşmemiş aynasıdır.